9 Temmuz 2011 Cumartesi

Şipşak Elliott!

Bir insanın geçmişini en iyi ne anlatır? Düşünün, kafa yorun ben size çaktırmadan fısıldıyorum. Yaklaştırın kulağınızı ekrana. Fotoğraf...Ne zaman canım sıkılsa, birilerini özlesem otururum saatlerce bakarım fotoğraflara, anılara ve daha nice aklıma gelen olaylara... Kafamdan bir bir geçer hepsi.
Birde bu işin ustaları vardır. Ne yazık ki ben sadece bakmakla yetiniyorum. Fotoğraf çekmek sadece bir yetenek değildir. Duygu işidir. Hayatının anlamıdır. Hayatı gördüğün şekli 'an'lamaktır. Ne güzeldir ki nice fotoğrafçılar, insanlara hayata bakışını gösterme şansı elde etmiştir.
Kendini anlatma derdi olmaksızın, öylece dursalar bile anlarsın size  nasıl baktığını, hangi gözle sizi gördüğünü...
İşte dünyayı en güzel gözüyle gören bir fotoğrafçı var ki yaşamı da fotoğrafları kadar ilginç ve eğlencelidir. Elliott Erwitt! Sitesine giriyorsunuz fotoğraflar ardı ardına geçmeye başlıyor. Belli bir süre sonra  kendinizi fotoğrafların içine girmiş gibi hissediyorsunuz.  Bakalım hangi anı karelemiş, hangi ironiyi göstermiş diye tahmin etmeye başlıyorsunuz. Birde üstüne heyecan ekleniyor. Oluyorsunuz bir Elliott hayranı! Formül bu kadar basit. Kendisi 83 lük hayatına o kadar çok fotoğraf sığdırmış ki  daha nice 83 yıllar yaşamak istediğini hissediyorsunuz. Fotoğrafları ironik. Önce gülüyorsunuz. Sonra düşünüyorsunuz. Daha sonra da hüzünleniyorsunuz. Hepsini aynı karede bulmanız mümkün. Fotoğraf fotoğraf bakmaya gerek yok. Sadece bir fotoğrafında durup iki dakika bakmanız yeterli bu duygu karmaşasını yaşamanız için.
Paris'te doğmuş olan bu güzel göz, hayatın anlamını bize en iyi anlatan ustalardan olmuş. Sadece bir fotoğrafa bakmıyorsunuz onun çektiklerine bakarken. Gülerken düşündüren, düşündürürken ağlatan, ağlatırken baktıran cinsten fotoğrafları.

Elliott yaşamayı seviyor. Hayata bakmayı, baktıklarını yaşatmayı, yaşattıklarını hissetmeyi seviyor... Dahası söz akar fotoğraf kalır diyor....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.